Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

COELHO VE NOE

Elaktra, Murphy’e mastürbasyon yapmaktadır, iki genç aşığın sex sahnesiyle başlayan Love (Aşk) filmi Gaspar Noe’nin uzun metrajlı dördüncü çalışmasıdır. Filmde Noe’nin tarzını (olumlu yönde) değiştirmediğini görmekteyiz. Filmdeki açık sex sahnelerinin herhangi bir pornografik yapımdan farksız olması, yönetmen için bir başka handikaptır. Erotik- melodram tarzında bir film olduğu belirtilse de filmdeki sahneler erotizmin oldukça ötesindedir. Sıkı bir Gaspar takipçisi olarak Love filmi bende derin bir hayal kırıklığı yarattı. Dönüş yok ve Boşluğa giriş (Enter The Void) filmlerindeki performansının aksine zayıf bir senaryo ve devrimci perspektifin uzağında vasat bir çalışma olduğunu söyleyebilirim. Kişisel olarak konulu bir porno izlemek istesem bunu pek ala bulabilir ve Noe’nin filminden daha iyi çalışmalara ulaşabilirim. Sinema sektöründe cinsellik sahnelerinin sınırının porno ve film yapıtı arasındaki bir sınır olduğuna inanıyorum. Avrupa toplumunun yozlaşan bireysel ilişki biçim

SAVAŞ VE BARIŞ

Doç. Dr. İlker Belek “ Kısa vadede Amerika, Avrupa Birliği, NATO, Çin, Rusya ve İran bloklarının bir üçüncü dünya savaşına cesaret edebileceklerini düşünmüyorum” Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı  Ana bilim  Dalı Uzmanı; İlker Belek ile bölgemizde yaşanan sıcak gelişmeleri ve yeni bir dünya savaşının gerçekleşebilme ihtimaline ne kadar yakın olduğumuzu konuştuk.  İlker Belek, toplumsal konulara ilişkin duyarlılığıyla ve sol haber portalında kaleme aldığı yazılarla siyasi gelişmelere sessiz kalmayan ender akademisyenlerden. Dünyanın yaşadığı derin ekonomik krizlerin ve Sovyetler Birliğinin çözülmesi ile birlikte insanlığın problemlerinin katlanarak arttığına vurgu yapan Belek, bu krizden çıkabilmenin tek yolunun ekonomik alanda yapılacak olan köklü değişiklikler olduğunun söyledi. Son yıllarda dünyadaki gelişmelere bakarak üçüncü dünya savaşının eşiğinde olduğumuz hakkındaki değerlendirmelere ilişkin düşünceleriniz nelerdir? Bu soruyu birkaç başlığa ay

RÜYANIN ARDINDAN

Hani dün gelir bazen aklına, aslında yaşadıklarının çoğunu unutmuşsundur. Dünün senin için pek bir anlamı yoktur. Ölüm ülkesinin yalnız kayıkçısı belirir biranda ve gelir ruhunu Araf’tan götürmeye. Yine de direnmek isteriz! genlerimizde yazılıdır ölüme karşı koymak. Ayakkabılarımı bağlarken eğilmekten yorulduğumu fark ediyorum. Dışarı adımımı attığımda ciğerlerime dolan soğuk havayla ayılıyorum. Sokağın başında beni bekleyen iri kalçalara beyefendi adımlarla yaklaşıyor ve bu güzel kalçaları reveransla selamlıyorum. Arkadaşlar kızgın, telefonlarım suskun. Doğarken de yalnızdım çok etkilenmiyorum. Parayla ölçerken boyumu, kısalığıma hayıflanıyorum. Dudaklarımda arkadaşlarından acımadan ayırdığım bir dal sigara. Tek aydınlığıma mutlu gözlerle bakıyorum… Çektikçe ışıldıyor dünya. Kim bilir kaç ışık yılı uzakta birileri teleskoplarla bu parıltıya anlam verme çabasındalar. Dalgalara kulak kesiliyorum, dalgalar anlatıyor şairliğin acımasız yalnızlığını ve kayıkçı asılıyor küreklerine hadi gö

MUHALİF OLMANIN DAYANILMAZ ACISI

Çoğu insan çocukluğunu unutarak büyür. Çocukluk döneminin, ari bir iyilik dönemi olduğuna inanılır. Esasen bilincimize yerleştirilen bu kalıplar, bir nevi us evrenimize zorla yerleştirilen dini bilgi ve normlarla benzeşmektedirler. Bunlar: Kutsal aile, kutsal anne ve halesi tepesinde çocuklarımızdır. Kutsallaştırılan her olgu kendi bağlamından uzaklaştırılır ve bu yüzden gerçek giderek bulanıklaşmaya başlar. Türkiye toplumu; tüm bu kuşatmanın içerisinde görme bozukluğu yaşamanın ötesinde kör bir toplumdur. İnsanın us gelişimini bir kenara bırakırsak, doğa içerisinde yaşayan diğer canlılardan öz itibari ile farkı yoktur. Karanlığa kapatılan ve çiğ et yedirilen her canlı bir müddet sonra vahşileşir ve ölüm makinesi haline gelir. Çocukların canlılara işkence etme ya da öldürme eğilimi vardır. Bu durumun nedenlerini psikolojik pek çok incelemede ortaya çıkarabiliriz. Bireyin insan olma durumu bu yüzden eğitimle birlikte başlar. Kadın ya da erkek tüm çocukların içerisinde öldürme ve yok et

ÖLÜMCÜL DEMOKRASİ

7 Haziran 2015 Türkiye siyasi tarihinin önemli bir dönüm noktasıdır. Demokrasi kisvesi altında yapılan seçimlerin, faşist ideolojinin istediği doğrultusunda sonuçlanmamış olması neo faşist praksisi harekete geçirmeye yetmiştir. Malum iktidarın demokrat olduğu propagandasını yapan neo liberal Aydıncıkların bugün düştükleri durumun belgesel tadında olduğunu söyleyebiliriz. Post-modern hayatlarımızda düşük yoğunluklu savaş psikolojisinin içerisinde yaşamaya ya da nefes almaya çalışıyoruz. Türkiye muhalefetinin içinde bulunduğu basiretsizlik ve güçsüzlük Tirani yönetimin erk gücüne sınırsız bir enerji taşımaya devam etmektedir. Bu korku filminin her an başrol oyuncuları siz olabilirsiniz. Sürekli tekrarlanan duygu yüklü sahnelerin, duyargalarımızı tahrip etmesi kaçınılmazdır. Kıyıya vuran Aylan bebeği unuttuk bile. Gezi olaylarında yaşamını yitiren genç bedenleri, onları unutmayı dahi gerekli görmedik zira ölenler bizden değildi. İKİ KERE ÖLMEK YA DA TEKRAR DİRİLMEK Sınıfsal yapısındaki

YALNIZLIKLAR

Karlı bir ağustos sabahına gözlerini aralıyordu. Yatağın çıkardığı çirkin homurtular ruhuna karışan soğuk ürpertinin sesini taklit eder gibiydi. Ağustosun ortasında üşür mü hiç insan? Titrer mi? Sıcağın koynunda it gibi titrer mi hiç insan? “Senden beklenen bütün bu güç işleri başarabilecek kadar kararlı, kalabalıklar içinden suçluları gözünü kırpmadan çekip çıkarabilecek kadar, bütün bu işlerin üstesinden gelebilecek kadar güçlü olduğunu biliyorum: Çünkü O’sun sen. Ama bu umutla ne kadar oyalayabileceksin bu kalabalıkları? Bir süre sonra, işlerin düzelemeyeceğini görecekler. Ellerindeki ekmek büyümediği için senden aldıkları umut da tükenmeye başlayacak”.                                    KARA KİTAP-ORHAN PAMUK YKY (S:170) Kapanan yalnızca bir kitabın kapağı değildir. Hayatlar gazete kağıdına sarıldığında, yemeyi ertelenen çekirdeğin hikayesi beliriverir insanın karşısında. Mori o sabah uyandığında üşüyordu. Çıplak ayaklarıyla mutfağa doğru yürürken, gıcırdayan parkeler hareketi

KOPERNİKTEN SEVGİLERLE

2215 Yılının ocak ayı günlerden Çarşamba, not defteri tutmak yasak, ancak savunma bakanlığımdaki üst düzey görevimden dolayı böylesi bir lükse şimdilik sahibim diyebilirim. Benim adım “Ç”  yaşadığımız fanusta insanlara herhangi bir isim verilmeyeli yüz yıldan fazla bir süre oluyor. Kişiler kodlanan harfleri ile çağrılıyor. Ben erkek “Ç” kişiliği tamamen silinmek üzere olan cinsel arzuları yasaklanan robot ve insan karışımı bir canlı. Kara kapaklı defteri kapattığında gözleri dolmuştu. Duygu yasak, kitap okumak, aşık olmak, tarihi kaydetmek yasaktı. Bu yasakların sorumlusu ne bir devlet ne de ülke olabilmiş bir yer. Bu yerin adı; Kopernik. Cama doğru yaklaştı gökyüzü gri ve renksizdi. Dışarı çıkmak, insanlara özel olarak oluşturulan bölgelerden uzaklaşmak ölümcül olduğundan erkek Ç gökyüzünü pencereden seyretmek zorundaydı. İşe gitmek ve sevgilisi dişi Ç’yi görmek için sabırsızdı, masanın üzerinde duran evrakları özensizce çantasına koydu ve işe gitmek üzere yaşadığı fanustan çıktı

ARABESK KÜLTÜR VE TOPLUM

           Prof.Dr.Nazife Güngör "Her insanı, her kültürü, her  estetik hazzı, her sanatsal yaratıyı kendi toplumsal, kültürel ve ekonomik  koşulları içerisinde değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum.  Herkes ancak kendi kategorisi içerisindekilerle karşılaştırılabilir ve de güç yarışına girebilir. " Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Nazife Güngör ile Arabesk kültür ve son dönemlerde bu kültür üzerine yaşanan tartışmaları ele aldık. -Arabesk kültür nedir? Kısaca bize anlatır mısınız? Sorunun yanıtına geçmeden önce “arabesk” sözcüğünün anlamına kısaca bakmakta yarar var. Sözcüğün, anlam itibarıyla Arabik olanı çağrıştırdığı açık. Arap kültürü ve sanatı içerisinde, özellikle de mimari alanında  estetik bir tarz olduğu bilinmektedir. Endülüs  Emevilerinin İspanya’da bir dönem kurmuş oldukları uygarlık içerisinde doğan mimari bir dekorasyon tarzıdır. Mimaride Arap tarzına özgülüğü anlatması için türetilmiş bir terimdir. Arabesk terimi daha sonra genelleştir