Kimsesizliğin meşru olduğu, bireylerin yalnızlaştırıldığı bir girdabın içinden geçiyoruz. Devlet elini her alandan çektikçe bireyin can güvenliği azalmakta. Paran kadar güvenlik ve paran kadar sağlık diyen bir sistemin pençesindeyiz. Seksen sonrası gelişen politik iklimin sancılarını yaşıyoruz. Neo liberalizmin safralarını geçtiğimiz her dakika toprağın altından çıkan cesetlerle kusuyoruz. Dünyayı bir tiyatro sahnesine benzetmek mümkün. Sahnede olanları hayretle ve tutsağı haline geldiğimiz soysuz cahilliklerimizle izliyoruz. Rollerimiz daha doğduğumuz an bizlere veriliyor. Kapitalizm; minicik bedenlerimize, gözümüzün yaşına bakmadan her birimizi ateşin içine atıyor. Türkiye de bir ilçe 'SOMA' o ilçede yaşayan proleterlerin hazin hikayesini tüm dünya hayretle izliyor. Global köyümüzün riyakar insanları gözlerini dört açmış emekçilerin dramına kilitleniyor. Sorunlarımızı dile getirmekten yine uzak bir medya anlayışının, duygusal retoriği ile beraber, ülkece sedyede çi