Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nisan, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

PİSLİK DENİZİNDE BOĞULMAK

Ülkemizin siyasi atmosferi, iki yıldır yüksek gerilim hattı seyrinden çıkabilmiş değil. Geçmişten taşınan, kirli tarihimizin ve kötü tecrübelerin sonuçlarını kapanmayan yaralar olarak karşımızda bulmaktayız. Türkiye’nin aydınlık yüzünün, karşısındaki büyük tehdit ’in ciddiyetinin farkında olmadığı ortada. Karanlık dönemlerde olduğu gibi sol siyaset yeni maceralara atılmaktan çekinmiyor. Karşımızdaki olgu cahil cesareti ile açıklanabilecek düzeyde, büyük bir vahamet taşımaktadır. Gezi sürecinden bugüne dek sokağa çıkmanın bedelini çocuklarımızda dahil olmak üzere Pek çok insanımız canıyla ödemiş durumda. 1 Mayıs yaklaşırken bayramdan ziyade savaş ortamına hazırlanan inatlarla bezeli siyasetin karşısında, tertemiz gençlerin çaresizliğini görmekten derin bir üzüntü duymaktayım. İktidarın ortamı geren açıklamalarının yanında, karşısındaki gücün seçeneksiz bir restleşmeye girmiş olması, işçi sınıfı mücadelesinin tek bir meydana haps edildiği gerçeğini örtmeyecektir. Sendikalı işçi sayısı

KIRIK MEKTUPLAR...

Dün gece sokakta tek başına yürüyordun. Kimsenin suratına bakmıyordun, umutlarını avuçlarının içinde saklıyordun. Telaşlanıyorum seni böyle gördükçe, ruhumdaki kaleleri yıkıyorsun her sokak lambasını arkanda bıraktığında. Otobüsten indiğimde seni çoktan kaybetmiştim. O gece çok aradım sensizliğimi. Ellerim ceplerimde kocaman ve sonsuz bir karanlığın içinde kalp atışlarımdan gelen çığlığı dinliyordum. Kaldırımları aşarken bir bir ilk bahar esintisi tüm vücudumu serinletiyordu. Seni bulamamak yormuştu ruhumu, bu mektubu kaleme alırken, geçmişimin yoksulluğu ardımdan yakama yapışıyordu. Mürekkep kağıda doğru süzülürken, kalemim cümlelerime direniyordu. Gözlerimden akmıyordu sessiz yaşlar, kırmızı bir bisikletti önümüzden geçen, hayatımın kirli yolları tek tek arkamda kalıyordu. Bir çocuk gördüm o gece tek başına... oyuncağı ile baş başa, usulca yaklaştım yanına... beni gördüğünde korkuyordu küçük gözleri... soran bakışlarla eğildim ona doğru iyi misin?... birden koştu kollarıma

SOL STRATEJİNİN ÇÖKÜŞÜ

  Türkiye, tarihi bir seçimin ardından, kritik bir sürecin içine girmiş bulunmaktadır. Ortaya çıkan kasetlerin, yolsuzluk iddialarının kıymeti harbiyesinin olmadığı sonuçlarla beraber yüzümüze bir tokat gibi çarptı. Sosyolojik bir çıkarım yapmanın güç olduğu aşikardır. Kolay olan söylem; halkı suçlamak ya da halka ağır ithamlarda bulunmaktır. Seçimler bize şunu açıkça göstermiştir, sol hareketin politikaları ve siyasi manevraları çökmüştür. 12 Eylül askeri darbesi sonucunda, doksanlı yıllardan sonra ortaya çıkan sol hareketler hastalıklı kuruluşlardır. Yıllarca süren Kürt halkına destek politikaları, solu Türk halkından uzaklaştırmış, geniş kitlelerin sahiplendiği değerlerden uzak bir sol anlayış ortaya çıkmıştır. Türk dili konusunda bile doğru düzgün bir tavır alamaz durumdadır bugünkü sol. İktidarını işçi sınıfı ile kuracak olan hareket işçi sınıfını tamamı ile muhafazakar kesimin eline bırakmıştır. Kendi toplumuna yabancı bir sol cenahla karşı karşıyayız. Yörük kültüründen, ege'