Her şey ses dalgalarının titreşerek kulağınızda yaptığı yankı ile başladı. İnsan ne şekilde ve nasıl evrim geçirdi tartışmalarını bir kenara bırakırsak, yüce İsa’nın doğumunu küçük bir titreşime indirgeyebiliriz. Bugünün penceresinden evrene bakmak, şaşı gözlerle Afrodit’e bakmaya benziyor. Parçalı bir seyir izleyeceğim tıpkı; kilise duvarlarında yankılanan ilahi melodileri ya da ezgisi gibi. Çılgınca bir rızanın içerisinde sürükleniyoruz. Hegemonya damarlarımızda hızla ilerlerken, sosyal medya üzerinden muhalif ilahiler söylemeye devam ediyoruz. Uzun bir iç çekiş ve ardından gelen arınma kısacası; ruhsal asaletini kaybetmiş uslar evreninde, çamura batmış bir tekerleğin mekanik paradoksunu yaşamaktayız. Her şey kısa bir pişmanlıktan sonra başladı. Karşı devrim işlenen cinayetin intikamını almaya kararlıydı. Küçük memeler, büyük memelere galip gelmişti. Suçlu arzu duyulan cinsellik ya da doğa değildi. Tek bir suçlu vardı o suçlu erkeği zehirleyen kadının kendisiydi. Yargılamanın s